Vrelo Bosna gerçekten bizi büyüledi. Hani yaşanmak istenen güzel yerler için yapılmış tasvirler vardır ya… Orman, yeşil, doğa, su, temiz hava, doğallık kokan tasvirler. İşte tüm bunları içinde bulunduran bir harikulade mekan Vrelo Bosna. Özellikle Konya başta olmak üzere tüm Orta Anadolu’da yaşayanların yaşama yeri olarak hayal ettikleri güzellikte bir yer. Eski Baro Başkanı Hasip Şenalp bey yine dayanamıyor ve yorulan ayaklarını buz gibi suda dinlendirmek için paçaları sıvıyor. Kısa bir süre içinde Şenalp’i gurubun diğer bireyleri takip ediyor.
Biz, Vrelo Bosna’ya otobüsle gittik. Ancak aslında buraya faytonlarla gelinen daha güzel bir yol var. Araçla doğal parkın 2 kilometre kadar yakınına gelip, burada nostaljiyle buluşuyorsunuz. Sıra sıra yüksek ağaçların arasındaki düz yolda, yaklaşık 15 dakika süren yolculuk unutulmayacak bir anı oluyor. Buraya 17 yıl önce geldiğimde böyle bir nostalji yaşamıştım. Ama isteyenler için bu yol hala geçerli.
Gerçekten ayağımızı sürüyerek otobüsümüze doğru yürüyoruz. Belki onlarca kez durup, geriye dönüp tekrar tekrar bu tabii güzelliği seyrediyoruz. Parmaklarımız onlarca kez daha denglanjöre dokunuyor. Ve bir başka anlamlı yere doğru yol alıyoruz. Savaşın unutturmadığı bir simgeye. Meşhur Sarayova Havaalanında 2.5 yıl boyunca şehre giriş çıkışların yapıldığı gizli tünele…
Bu tünele Hayat Tüneli de diyorlar. Gerçekten savaş boyunca Saraybosna’ya hayat vermiş. Gıda ve ilaç sıkıntısının had safhaya ulaştığı günlerde kötü gidişatı değiştirmek için Bosna-Hersek’in merhum Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç ve arkadaşlarınca çözümler aranmaya başlanmış. Savaş sırasında Boşnaklara gönderilen yardımların havaalanından kente ulaştırılamaması nedeniyle, İzzetbegoviç başkanlığındaki heyet, bir tünel kazılması yönünde karar almışlar. Saraybosna Havaalanı ile Butmir bölgesi arasında kalan 800 metrelik alana tünel kazma çalışması başlatılmış. Gizlice 1993 yılının Temmuz ayında başlatılan çalışma 4 ay, 4 gün sürmüş. Asker ve sivil halk işbirliğiyle kazılan bu tünel, bir metre genişliğinde, 1,6 metre yüksekliğinde ve 800 metre uzunluğunda. Tünele havaalanından gelen yardım malzemesinin nakli için raylar ve vagonlar da yerleştirilmiş.
Tünelin hayata geçirilmesiyle birlikte savaşın ve Saraybosna’nın kaderi artık değişmeye başlamış. Silah, gıda, ilaç ve gereken her türlü sevkıyat bu tünelden yapılıyormuş. Saraybosna Uluslararası Havaalanı’na 800 metre uzaklıktaki tünelin kazılmaya başlandığı Dobrinya Mahallesi’ndeki iki katlı ev, savaş sonrasında müzeye dönüştürülmüş.
Halen müze olan evin dış cephesinde mermi izleri duruyor. İçeride ise savaşa ait unutulmaz fotoğraflar, asker giysi ve eşyası teşhir ediliyor. Her gün yüzlerce turist tarafından ziyaret edilen müzede, ziyaretçilere, müzenin kazılması sırasında ve savaş sırasında çekilen görüntüler izletiliyor. Dünyanın dört bir tarafından gelen turistler, müzeyi ziyaret ederek, Saraybosna’nın savaş izlerini yakından görme şansı ve o savaşın tanıklarıyla sohbet etme imkanı elde ediyor. Tünelin kazılmaya başlandığı evin sahibi Şehide Kolar, savaş boyunca burada çalışan asker ve sivillere ilerleyen yaşına rağmen hizmet etmiş. Yakın zamana kadar kendisine ait olan evde yaşayan ve müzeye dönüştürülen evi ziyaret edenlerle sohbet eden Şehide Anne, devletin burayı kamulaştırmasıyla evinden ayrılmış. Ve şimdi burası devlete ait bir ibret müzesi.
Tüneli gördüğümüzde çekilen sıkıntıları daha iyi anlıyoruz. 1.6 m yüksekliğindeki bu tünelden geçmek, yiyecek, mühimmat ve eşya taşımak kolay değil. Tünelin 25 metrelik bölümü buraya gelenlerinin ziyaretine açık. Biz de bu 25 metrelik bölümünden geçerek, savaşın zorluklarını birkaç dakikalığına da olsa yaşayarak öğrenmeye çalıştık.
DÖNÜŞ YOLUNDA
Tünel ziyareti Bosna ve Hersek’deki son ziyaret merkezimiz olduğundan dönüş hazırlıklarına başlıyoruz. Yeniden kent merkezindeki Başçarşı’ya dönerek bir saatlik şehir gezisi yapıyoruz. Son alışverişlerimizi yaparak Havaalanına dönerken, gönüllerimiz hüzünlü, gözlerimiz nemli. Hani dokunsalar ağlayacağız denilecek türden. Ayaklarımızın gitmek istemediği, ecdat yadigârı bu topraklar ve burada son bir asırda yaşananlar bize çok şeyler öğretiyor. Dört günlük gezimiz adeta bir tarih dersi gibi. Hani "çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?”derler ya..İşte o türden... Gezerek çok şey öğrendik. Veya bildiklerimizi yeniden fakat bu sefer yerinde yaşayarak tekrarladık.
Eğer şimdi biri bana "yurt dışında bir yere gitmek istiyorum, nereye gideyim?” diye sorarsa kutsal topraklar haricinde hiç tereddüt etmeden "Bosna ve Hersek” derim. Bu arada kaliteli ve kusursuz organizasyonu dolayısıyla Rıza Tur’a da teşekkür etmem gerekiyor. Bu tür hizmetleriyle gerçekten büyük iş başarıyorlar. Artık "kaliteli hizmet için Konyalıların başka arayışlara girmelerine gerek yok” diye düşünüyorum. Rıza Tur ve kentimizin diğer tur organizatörleri bunu kusursuz başarabiliyorlar. Yine bu kusursuz programın organizasyonunda emeği geçen rehberlerimiz İsmail Hakkı Kılınç ve Serkan Ünverdi de teşekkürü hak ediyorlar. Bir teşekkürüm de 31 kişilik grubumuza. Tüm organizasyon boyunca o kadar uyumlu bir davranış modeli sergilediler ki, yeni bir yolculuk için herkes birbiriyle kavilleşti. Belki Kudüs dediler. Ama bekleyip göreceğiz. Yine belki Kudüs’ü bir kez daha yazmak ama bu sefer bu uyumlu gurupla yine bize nasip olur. Kim bilir? Allah-ü Alem.
En Çok Okunanlar